Vertiv’den 2017 için Öne Çıkan Veri Merkezi Altyapısı Trendleri


Daha önce Emerson Network Power olarak tanınan Vertiv, 2017’de görülmesi beklenen yediveri merkezi altyapı trendini duyurdu. Bu yılın trendleri, geçtiğimiz yıl Emerson Network Power tarafından yayınlanan 2016 veri merkezi trendlerini takip ediyor.

Vertiv’in Avrupa, Orta Doğu ve Afrika Bölge Başkanı Giordano Albertazzi, “2016’da, küresel makro trendler sektörü önemli ölçüde etkiledi. Bulut yenilikleri ve sosyal sorumluluk ön plana çıktı. Bulut bilişim BT faaliyetlerine daha fazla entegre oldukça, işletmeler yeni veri hacimlerini yönetmek zorunda kalacağı için odak noktası temel kritik altyapıyı geliştirmek olacak. 2017’de BT profesyonellerinin, veri merkezi tesislerinin önümüzdeki yıllarda da çevik ve esnek kalmasını sağlamak için bu tesisleri gelecekteki gelişmelerden etkilenmeyecek hale getirmeye çalışacağına inanıyoruz.” dedi.

2017’de veri merkezi ekosistemini şekillendirecek altyapı trendleri şu şekilde sıralanıyor:

  • Altyapı, en ileri düzey bağlantıya uyum sağlamaya çalışıyor: Dağılmış BT ve endüstriyel Nesnelerin İnterneti (IIoT), BT kaynaklarını kullanıcılara ve endüstriyel süreçlere yakınlaştırıyor. Veri merkezi, satış noktası ve envanter yönetimi gibi uygulama ve hizmetlerin dağıtımının merkezinde kalsa da internete bağlı sensörler ve cihazların kullanımı arttığı ve uzaktaki kullanıcıların bilgilere daha hızlı bir şekilde erişmesi gerektiği için ağ hücrelerinin ve mikro veri merkezlerinin sayısıyla beraber önemi artıyor. Kuruluşlar, bu değişikliklere uyum sağlamak için hızlı dağıtımı, daha fazla standartlaştırmayı ve dağılmış BT merkezlerinde uzaktan yönetimi destekleyen önceden yapılandırılmış mikro veri merkezi çözümlerini tercih edecek. Standartlaştırma ve modülerlik, hem dağılmış BT merkezlerinde hem de büyük veri merkezlerinde önemli hale geliyor.
  • Termal yönetim sürdürülebilir hale geliyor: Veri merkezi soğutma, son beş yılda diğer veri merkezi sistemlerinden daha fazla değişim gösterdi. Enerji maliyetlerini azaltmak amacıyla, “maksimum soğutma” sunmaya odaklanan geleneksel yaklaşımlar, ısıyı olabildiğince verimli bir şekilde gidermeye odaklanan daha modern yaklaşımlarla değiştirildi. Gelişmiş ekonomizör teknolojilerinin daha fazla kullanılması ve akıllı termal kontrollerin giderek daha fazla gelişmesi, 1.2 altı PUE’leri destekleyen son derece esnek termal yönetim stratejilerine imkan tanıdı.
    Güvenlik sorumlulukları veri merkezi yönetiminde etkili oluyor: Güvenlikle ilgili haberlerin büyük çoğunluğuna veri ihlalleri konu olsa da güvenlik, veri merkezi kullanılabilirliğinde de bir sorun haline geliyor. 2016 Ponemon Institute Veri Merkezi Kesintilerinin Maliyeti çalışması, çalışmaya konu olan veri merkezi kesintilerinin yüzde 22’sine siber saldırıların neden olduğunu gösteriyor.
  • DCIM değerini kanıtlıyor: DCIM, hem çözebildiği sorunlar hem de giderek daha karmaşık hale gelen veri merkezi ekosistemini yönetme becerisi sayesinde değerini artırmayı devam ediyor. Geleceği düşünen operatörler; yönetmeliklere uyum, Bilgi Teknolojisi Altyapı Kitaplığı (ITIL) ve karma ortamların yönetimi gibi veri merkezi zorluklarıyla başa çıkmak için DCIM’yi kullanıyor. Son olarak ortak yerleşim sağlayıcıları, DCIM’nin müşteriye göre maliyet analizi yapmak ve müşterilerinin varlıklarını uzaktan görebilmesini sağlamak için kullanılabilecek değerli bir araç olduğunu düşünüyor.
  • Kurşun asit akülerin alternatifleri kullanılabilir hale geldi: Operatörler geleneksel valf regüleli kurşun asit (VRLA) akülerin kaplama alanını, ağırlığını ve toplam maliyetlerini azaltmaya çalışırken, veri merkezi güç sistemlerindeki zayıf halka için yeni çözümler ortaya çıkıyor. Bunlardan en parlak olanı lityum iyon aküler. Düşen fiyatları ve sürekli olarak geliştirilmeye devam eden kimyasal yapıları ve üretimleriyle lityum iyon aküler, veri merkezi için uygun bir seçenek haline geliyor ve sıra ve oda düzeyinde gereksinimleri karşılayacak şekilde ölçeklendiriliyor. Bu akü teknolojisi daha önce kullanıma sunulmuş olsa da gelişen ekonomik avantajları, veri merkezi sektöründe daha fazla ticarileştirme çabasını teşvik etti.
  • Veri merkezi tasarımı ve dağıtımı daha entegre hale geliyor: Bağlı sensörlerden ve cihazlardan gerçek zamanlı verilerin merkezi olarak toplanmasını ve analiz edilmesini sağladıkları için mevcut ağ hücreleri ve uzaktaki BT merkezlerinin önemi arttı. Bu nedenle, bu konumlar güç ve soğutma koşullarının yeterli olduğundan emin olmak için yeniden değerlendirilecek.

Enerji verimliliği hâlâ önemli bir konu olsa da belirli coğrafyalarda su tüketimi ve soğutucu kullanımı da artık göz önünde bulundurulması gereken noktalar haline geldi. Bugün kullanımda olan çok çeşitli termal yönetim stratejileri sayesinde veri merkezi operatörleri, termal yönetimi veri merkezi konumuna ve kaynak kullanılabilirliğine göre uyarlıyor. Küresel pazar trendleri, çevredeki havayı soğutmak için su kullanan evaporatif ve adyabatik soğutmadan yararlanan yeni teknolojilerin kullanımında artış olduğunu gösteriyor. Bu teknolojiler, son derece verimli, güvenilir ve ekonomik termal yönetim sağlıyor.

Su kullanılabilirliği ve maliyetler sorun olmaya devam ederken, susuz soğutma sistemleri daha çok ilgi görüyor. Geleneksel açık çevrimli soğutulmuş su bazlı sistem, bir yılda 1 MW BT kapasitesini soğutmak için 4 milyon galon su kullanıyor. Hiç su kullanmayan ve veri merkezine hava vermeyen pompalı soğutucu ekonomizörlerine sahip yeni teknolojiler, 2016’da Kuzey Amerika’da 1 milyar galondan fazla su tasarrufu yapacak.

Daha basit bir yönetim ve otomasyon sağlamak için daha fazla cihazla bağlantı kuruldukça, tehdit vektörleri de artıyor. Veri merkezi profesyonelleri, büyüyen öncelik listelerine güvenliği de ekliyor ve güvenlik açıklıklarını belirlemelerine ve saldırılara daha iyi tepki verebilmelerine yardımcı olacak çözümler arıyor. DCIM’yi desteklemek için birden fazla cihazdan verileri birleştiren yönetim ağ geçitleri, potansiyel bir çözüm olarak kullanılmaya başlıyor. Bazı değişikliklerle, kritik altyapıda güvenli olmayan portları belirleyerek ve hizmet reddi saldırıları için erken uyarı sağlayabiliyor.

DCIM, Nesnelerin İnterneti teknolojisinin temel değerleri olan görünürlük, sistemlerde daha fazla koordinasyon ve otomasyon desteğini sunduğu için veri merkezinde bu teknolojinin öncüsü olarak ortaya çıktı.

Veri merkezi operatörleri, uzun süredir kurşun asit akülerin alternatiflerini arıyordu ve mevcut teknolojiler geleneksel akülerin sunduğu değere ve depolama kapasitesine yetişemiyordu. Bu teknoloji, akünün kapladığı alanı ve çalışma sürelerini azaltan ve sürdürülebilirliği geliştiren gerçek alternatifler olarak ortaya çıkıyor.

Son birkaç yılda, operatörlerin hızla dağıtılabilen, kolayca ölçeklendirilebilen ve verimli bir şekilde çalıştırılabilen modüler arayışına girmesiyle, entegre çözümler veri merkezi alanında artış kaydetti. Artık bu felsefe, veri merkezi geliştirme alanında da uygulanıyor. Günümüzde veri merkezi kapasitesi geliştiren şirketler için önemli unsurlardan birinin pazara sürme hızı olduğu görülüyor. Bu şirketler, mühendislik ve üretim aşamaları arasında kullanılan geleneksel depoların kullanışsız ve verimsiz olduğunu düşünüyor. Sonuç olarak, veri merkezi tasarlamak ve geliştirmek için entegre, modüler tasarımlar, tesis dışında üretim ve disiplinli proje yönetimi kullanan anahtar teslim bir yaklaşımı benimsiyorlar. Anahtar teslim olanaklar sunmak için altyapı uzmanlığı, tasarım ve mühendislik becerilerini ve gelişmiş proje yönetimini bir araya getiren satıcılar, daha hızlı bir şekilde daha iyi veri merkezleri oluşturabilir.

Albertazzi, “Rekabetçi kalmak isteyen ve yeni, bulut tabanlı teknolojilere sorunsuz bir şekilde geçmek isteyen işletmeler için BT altyapılarının gücü başarının temel taşı olmaya devam edecek. Veri hacimleri giderek artarken, BT altyapıları bu yeni talepleri karşılamak için 2017’de daha hızlı, güvenli ve verimli hizmetler sunacak şekilde gelişmeye devam edecek. Yalnızca yeni bir altyapıya değil, doğru altyapıya yatırım yapmak da çok önemli. Bu nedenle, geçmişinde başarılı veri merkezi operasyonları olan bir iş ortağının planlama ve tasarımdan proje yönetimi, sürekli bakım ve optimizasyona kadar sistem yükseltme sürecinin her aşamasına dahil olması hayati önem taşıyor.” dedi.


0 Yorum Mevcut

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir